Prof. Edward (Ted) Sargent Toronto Üniversitesi Uluslararası Rektör Yardımcısı İle Söyleşi Prof. Edward (Ted) Sargent Toronto Üniversitesi Uluslararası Rektör Yardımcısı İle Söyleşi
2016 Yılında Toronto Üniversitesi’ne uluslararası rektör yardımcısı olarak atanmış olan Sayın Sargent ile İstanbul’a geldiğinde söyleşi yapma fırsatı bulduk. Kendisi tam bir bilim insanı... Prof. Edward (Ted) Sargent Toronto Üniversitesi Uluslararası Rektör Yardımcısı İle Söyleşi

2016 Yılında Toronto Üniversitesi’ne uluslararası rektör yardımcısı olarak atanmış olan Sayın Sargent ile İstanbul’a geldiğinde söyleşi yapma fırsatı bulduk. Kendisi tam bir bilim insanı ve hem Toronto Üniversitesi’ne dair hem de Türkiye’deki diğer çalışmalarına dair sorularımızı yanıtladı.

Türkan İbiş İnce: Bazı kişisel sorular sormak istiyorum öncelikle. Özellikle Kanada’da eğitim hakkında, notlarımda lisans diplomanızı Queen’s University’den aldığınız yazıyor.

Ted Sargent: Doğru, fizik mühendisliği.

Ardından University of Toronto’ya gittiniz. Gördüğüm kadarıyla Toronto’da doğrudan doktoraya kabul edilmişsiniz.

Toronto’da doktora yaptım, evet. Evet, bunu hala yapıyoruz. Bugün benim için çalışan lisansüstü seviyedeki öğrencilerin bir kısmı lisans sonrası başvurdu ve doğrudan doktora programına kabul edildi.

Bunlar çok çok başarılı öğrenciler bildiğim kadarıyla.

Evet %10. Doktora istiyorlarsa bile %90’ı önce yüksek lisans yapıyor ancak %10’u doğrudan doktoraya başlıyor.

Peki bunu önerir misiniz? Çünkü öğrenciler bana soruyor, bunu yapabilir miyiz veya bunun için ne gibi gereklilikler var diye.

Durumu açıklamak gerekirse, başvuran herkesin doktora yapmasına izin vermiyoruz. Çoğunlukla akademik yeterlilik üzerinden belirleme eğilimimiz var ama aynı zamanda araştırma birikimlerine dair belgeler de işe yarıyor. Eğer bir öğrenci yaz mevsiminde gelip benim laboratuvarımda çalışırsa, doğrudan doktoraya başvurduklarında onlara yardımcı olabilecek bir belgeleri oluyor.

Siz de Kanada’da eğitim gördünüz. Öğrendiğim kadarıyla Ottawa’da doğdunuz ve lisede Ottawa’daydınız. Ardından şehir değiştirdiniz? Bu değişim nasıldı?

Güzeldi. Kısa zamanda bir arkadaş grubu oluşturduk, yeni bir arkadaş grubu tabii ki. Ve kalmamda en çok yardımcı olan şeylerden biri ‘‘misafir’’ konumunda olmamdı. University of Toronto, okula gelen her öğrencinin ilk yılında okulumuzun güzel fakültelerinden birinde konaklamasını garanti ediyor. Ve bence bu oldukça önemli. Güvenli bir alan ve öğrencilerden oluşan bir arkadaş çevresi oluşturmanıza yardımcı oluyor.

Dolayısıyla bu önerdiğiniz şeylerden biri.

Kesinlikle, öğrencileri buna teşvik ediyorum, aileleri Toronto’da olsa bile. Şu an Toronto’da yaklaşık 15.000 Türk olduğunu okudum. Büyüyen bir diaspora ve insanların Toronto’da teyzelerinin ve amcalarının olması harika. Ama, eğer böyle bir alternatifleri varsa, ki biz bunu öneriyoruz, enstitünün içinde gerçekten birer topluluk oluşturan güzel fakültelerimizden birinde kalmayı tercih ederek iyi bir şey yapmış olurlar.

Peki, Kanadalı öğrenciler konusunda ne düşünüyorsunuz? Yabancı öğrencileri iyi karşılıyorlar mı?

Ah evet kesinlikle, University of Toronto’da öyle. Ve Türkiye’den gelen başvurulardaki dikkat çeken artıştan memnun olmamızın sebeplerinden biri de şu ki,

Eğer bir öğrenci yaz mevsiminde gelip benim laboratuvarımda çalışırsa, doğrudan doktoraya başvurduklarında onlara yardımcı olabilecek bir belgeleri oluyor.

Toronto küresel sıralamada bir sıra daha yükseldi. Ve benzer pozisyonda olduğumuz diğer okullara baktığınızda, ftuzey Amerika’dan Berkeley, UCLA, Michigan, Toronto ve University of Washington’ı görüyorsunuz.

ve dünyanın başka bölgelerinde büyüyen çok sayıda öğrencimiz var. Üniversiteye tabii ki çok iyi bir eğitim tecrübesi için geliyorlar ancak aynı zamanda kültürlerarası öğrenme için de geliyorlar. Farklı kültürler, dinler, inanç sistemleri, hatta kendilerininkiyle uyuşmayan inanışlar hakkında bilgi sahibi oluyorlar. University of Toronto’daki ve hatta Büyük Toronto bölgesindeki tüm öğrenciler Türkiye, Hindistan veya Amerika’daki öğrencilerden daha zengin bir tecrübe yaşıyor.

İki yıldır şu anki pozisyonunuzdasınız. Peki, laboratuvarda olmayı seven bir mühendis olarak bu sizin için nasıl?

Şimdiye kadar harikaydı. İlk yılımda üç güzel kampüsümüzde dolaşıp dekanlarımızla, yardımcı dekanlarımızla, profesörlerle, öğrencilerle ve çalışanlarla konuşup üniversitedeki uluslararası stratejimize dair görüşlerini öğrenmek için oldukça zaman harcadım. Ve sonunda bunun entegre bir strateji olması gerektiği algısına ulaştım. Bu entegrasyona dair birkaç örnek vereyim. Örneğin, daha çok öğrenci Türkiye’den Toronto’ya iş hayatıyla entegre eğitim için seyahat ediyor. Benzer şekilde, Türk üniversitelerinden daha çok öğrenci kampüslerimizde zaman geçirebiliyor. Entegrasyona yönelik bir diğer örnek, üniversitemizde bize katılmayı düşünen öğrenciler için bu akşam gerçekleştirdiğimiz karşılama etkinliği. Aynı zamanda mezunlar etkinliği de yapıyoruz. Tabii ki tek bir yerde bütün bunları gerçekleştirmek çok iyi ama daha da önemlisi gelecek öğrencilerin mezunlarla buluşması. Ben aralarından çekiliyorum, üniversite mezunlarıyla, mezun olduktan sonraki işlerindeki tecrübeleri ve University of Toronto’nun arzuladıkları kariyeri nasıl şekillendirdiği gibi konularda konuşabiliyorlar. Mezunlar, işbirlikleri, endüstri bağlantıları ve öğrenci tecrübesi arasındaki bağlantıları sağlamak oldukça zengin bir konu.

Prof. Edward (Ted) Sargent Toronto Üniversitesi Uluslararası Rektör Yardımcısı ve Edulife Canada  yayın koordinatörü Türkan İBİŞ ile birlikte söyleşi gerçekleştiriyor.

Türkiyeli öğrencilere Kanada’da okumayı tavsiye ediyor musunuz ve neden?

Ediyorum. Öncelikle, spesifik olarak University of Toronto’da okumayı öneriyorum. Bu konuda objektif değilim ancak Toronto küresel sıralamada bir sıra daha yükseldi. Ve benzer pozisyonda olduğumuz diğer okullara baktığınızda, Kuzey Amerika’dan Berkeley, UCLA, Michigan, Toronto ve University of Washington’ı görüyorsunuz. Bu içinde olmak için oldukça iyi bir topluluk. Ve aynı sıralamada olduğumuz bu dört okula baktığınızda, University of Toronto ile aynı karaktere sahip olduklarını görüyorsunuz. Bizim gibi onlar da bütün alanlarda kapsamlı bir mükemmellik gösteriyorlar. Tıp, fen ve edebiyat, beşeri bilimler, hemşirelik, hemen her şeyi okuyabilirsiniz. Ve bence en başarılı araştırma odaklı üniversiteler aynı zamanda çok başarılı öğretim ve öğrenim sağlıyorlar; öğretme ve öğrenme arasındaki bağlantıları bulabiliyorlar. Bu sabah bir liseyi ziyaret ettiğimde, yazın laboratuvarıma katılan, tabii ki araştırma için, bir lisans öğrencisinin hikâyesini anlattım. Journal of Nature’da bir makalesi yayımlandı ki bilim ve mühendislik alanında çok prestijli bir yayın ve benim laboratuvarımdan çıkan bir startup şirketin kuruluşuna katkıda bulundu. Her lisans öğrencisinin Journal of Nature’da makalesi ve bir startup şirketi olmuyor fakat bu sahip olduğumuz parlak gençlerin özelliklerini yansıtıyor. Bu aynı zamanda araştırma için de harika bir yer olduğunu gösteriyor. Bağlantı kuruyorlar.

Bu çok sormak istediğim bir soru ve cevabınızı merak ediyorum. Geçtiğimiz yıl Kanada’nın eğitimi dünyada 1 numara seçildi. Bunun sırrı sizce nedir?

Bir sırrı olmayabilir. Bence pek çok faktörün bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Bence ilk ve en önemli sebep Kanada’daki yükseköğretimin mükemmelliği. Özellikle University of Toronto’da, inanılmaz bir ilgi artışı görüyoruz, sebeplerinden biri de mezunlar için iş fırsatları. University of Toronto, mezunların işe kabul oranları açısından, Amerika’daki devlet üniversiteleri arasında birinci sırada. Bu sayılar işveren anketleri ve öğrencilerimizin mezun oldukları alanlarda çalışmaya başlama oranlarına dayanıyor. Berkeley’in, McGill’in önündeyiz ki bu oldukça ayrıcalıklı bir pozisyon. Üçüncüsü, Kanada genel olarak göçe oldukça açık, özellikle nitelikliler açısından. University of Toronto’dan diplomanızı aldığınızda, Kanada’da kalabilir ve anında en az 3 yıl çalışma hakkına sahip olursunuz. Bence bu Türkiyeli aileler, ebeveynler ve çocukları için oldukça çekici ve Hindistan’dan, Amerika’dan gelen başvurularda büyük artışlar görüyoruz; Singapur’dan, Hong Kong’dan, Çin’den gelen başvurularda artışlar var. Bence bundan kaynaklanan küresel bir ilgi de var.

Türkiye’de çok biliniyorsunuz. Herkes Toronto Üniversitesi’ni tanıyor, mühendislik alanında ne kadar iyi olduğunu biliyor. Mühendislikten bahsediyorum çünkü siz de bu alanda okudunuz.

Evet iyi biliyorum, son iki yıldır üniversite genelinde harikaydı, Türkiye’den başvurular 3 kat arttı, %300.

İstanbul’daki Boğaziçi Üniversitesi’yle sözleşmemizi yeniledik. ODTÜ, Bilkent, Hacettepe ve TOBB’la toplantılar yapıyoruz.

Harika! Neden Türkiye’desiniz peki şu an?

İlk amaç yeni akademik işbirliklerinin temelini atmak. İstanbul’daki bazı üniversiteleri ziyaret ediyoruz. Bu akşam Ankara’ya gidiyorum, Bilkent’te profesör olan iyi bir arkadaşım var. İlginçtir üniversitedeki iş arkadaşlarımla

konuşurken hepsi ‘‘Türkiye’nin en iyi üniversitesi x’tir’’, ‘‘en iyisi y’dir’’ gibi şeyler söylüyor ve Y veya Z’nin en iyi olduğu kendi alanlarında çok iyi tanıdıkları arkadaşlarının o üniversitelerde olmasından kaynaklanıyor ve ben de Bilkent’i çok iyi tanıyorum. Çünkü daha önce birlikte makale de yazdığımız harika bir iş arkadaşım var. Dolayısıyla onunla buluşacağım. Ama bu University of Toronto’nun özellikle İstanbul ve Ankara’da hâlihazırda ilişkili olduğu bazı üniversitelerden yalnızca bir örnek. Bunları artırmaya çalışıyoruz, üniversitemiz ve öğrencilerimizin faydası için fakat aynı zamanda işbirlikleriyle dünyada bir etki yaratabilmek için.

O zaman çeşitli anlaşmalar için buradasınız.

Doğru. Aslına bakarsan anlaşmalarımızı yenilediğimiz bütün üniversitelerin listesi şu an önümde. Öğrenci değişim sözleşmelerimizi yeniliyoruz. Bugün İstanbul’daki Boğaziçi Üniversitesi’yle sözleşmemizi yeniledik. ODTÜ, Bilkent, Hacettepe ve TOBB’la toplantılar yapıyoruz. Bizim için ana fikir, University of Toronto’ya yaz dönemini öğrencimiz olarak geçirmek, laboratuvarlarda çalışma fırsatı yakalamak ve ders almak isteyen daha fazla öğrenciyi karşılayabilmek. Üniversitelerimiz aracılığıyla Kanada ve Türkiye arasında daha geniş kapsamlı bir bağ kurmanın yollarını keşfediyoruz.

Ben kendi eğitim danışmanlığı şirketimi 2008’de kurdum ve bir öğrencim University of Toronto’dan doktora için tam burs almıştı. Harika bir öğrenciydi ve çok mutlu olmuştum. Zekası ve kişiliği ile harikaydı. Sizce gelecekte bunun gibi fırsatlar daha çok olacak mı? Ne düşünüyorsunuz?

Evet, olacağını düşünüyorum. Bunun birkaç sebebi var. Çalışma arkadaşlarımla konuştuğumuzda, aramızda Türkiye’den katılan hem lisans hem de doktora öğrencileri arasında, yüksek bir farkındalık görüyoruz; kusursuz bir özgeçmiş, kusursuz eğitim, kusursuz İngilizce ki tabii ki üniversitede başarılı olmak için oldukça faydalı… Aynı zamanda üniversiteye iyi adapte oldukları izlenimini yaratıyorlar; hem akademik hem de kişisel olarak başarılılar. Şimdiye kadar çok fazla olumlu sonuçlar ortaya çıktı. Üniversitedeki çalışma arkadaşlarımın tamamı Türkiye’den lisans, yüksek lisans, MBA veya tıp okumak için gelmiş birkaç öğrenciyi kişisel olarak tanıyor ve hem ülkeyi hem de öğrencilerini önemsiyoruz. Bu tecrübelere dayanan kısmı. Daha ölçülebilir kısmı, öğrencilerin başarılarını takip edebiliyoruz. AKTS’nin bir tarafına lisedeki notlarını koyabiliyoruz ve diğer kısmına üniversitemizdeki performanslarını koyuyoruz ve sayısal olarak Türkiye’den gelen öğrencilerin başarılı olduğunu görüyoruz. Benim fakültemde Türkiyeli, diasporada üç çalışma arkadaşım var, şu an Kanada vatandaşı ve öğretim üyesiler. Bence bu ülke ve insanları akademik alanda, aynı zamanda endüstriye, girişimciliğe dönüştürülebilen alanlarında da, çok başarılı ve etkili olma konusunda güçlü bir üne sahip.

İşbirlikleri konusunda Türkiyeli yöneticilerle anlaşmalar yapmaya çalışıyor musunuz?

Evet, biraz anlatabilirim. Burada yine notlarıma danışmam gerekecek çünkü bu yolculukta bizimle olan Ortadoğu çalışmaları konusunda çok iyi bir uzmanımız var. Şu an Türkiyeli yöneticilerle toplantıda olmasaydı burada olacaktı. Kendisinin ismi Tim Harrison, projenin adı ‘Tayinat Projesi’. Tayinat Hatay’da bir köy. Bu 20 yıllık bir proje ve Tim bir antropoloji uzmanı, bölge kültürel bir alanın parçası. Dolayısıyla Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı kendisinin işbirlikçilerinden biri. Ve Güneydoğu’daki bu alanı temel alan arkeolojik bir sergiyi geliştirirken Türkiye’de aynı alanda çalışan kişilerle işbirliği yapıyor. İki yıl içinde Sabancı Müzesi’nin sergilerinden biri olacak University of Toronto ve Türkiyeli akademisyenler ve arkeologların bu işbirliğinin çıktıları. Dolayısıyla hayal ettiğimiz şeyin bir kısmı gerçekleştirildi. Diğer kısmı da acaba bu işbirliğini gelecekte de sürdürebilir miyiz, gelecekte de birlikte daha fazlasını yapmak için Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çalışabilir miyiz sorusu aslında. Bu seyahatteki önceliklerimizden biri bu.

Müthiş. Peki, University of Toronto’ya gelmeye karar vermiş veya kabul edilmiş öğrencilere ya da ailelerine ne önerirsiniz? Nelere daha çok dikkat etmeliler? Kabul edildikten sonra başarılı olmalarına ne yardımcı olur?

Sorduğunuz için teşekkürler, bence bu harika bir soru ve aklıma bir sürü cevap geldi. İlki ki bundan daha önce bahsetmiştim dolayısıyla kısa tutacağım, ilk yıl önerdiğimiz konaklama teklifini kabul edin. Dünyanın dört bir yanından, çoğunlukla Kanada’dan ama dünyanın diğer her köşesinden çok fazla arkadaş edineceksiniz. İkincisi, University of Toronto’daki profesörlerinize, öğretim görevlilerine yaklaşın. Onlar kendi alanlarında dünyanın en iyileri. Her ne alanda çalışıyorlarsa, jeoloji, siyasal bilimler, Yakın ve Ortadoğu medeniyetleri, mühendislik… O alanın eniyileri ve öğrenciler için oradalar. Öğrencilerin başarılı olmasını istiyorlar ve bu konuda tutkulular. Araştırma konuları hakkında konuşmak istediğinize dair bir ipucu bile verirseniz yeterli olur ama bir saat ayırdığınıza emin olun çünkü University of Toronto’daki profesörler araştırmalarını anlatacak; lisansüstü, doktora sonrası veya başka şeyler için yardımcı olmak isteyecek. Lisans öğrencisi olarak bile, üniversitenin zengin kaynaklarından faydalanmanın yollarını bulmalısınız. Üçüncü tavsiyem ve sanırım sonuncu olacak, hangi kampüste olursanız olun, ister Mississauga, St. George’da veya Scarborough’da, spor tesisleri şimdiye kadar bulunduğum üniversiteler arasında en iyilerden. Örneğin; Scarborough’da bir yüzme tesisinde Pan Amerikan Oyunları’na ev sahipliği yaptık. Bu oyunlar için bir yüzme tesisi inşa edildi, yani olimpik standartlarda bir spor tesisi. Etkinlik gerçekleşti, dolayısıyla artık öğrenciler bu olimpik tesisi kullanmaya başlıyor. Ben şehir merkezindeki kampüsteyim, üç farklı spor salonu var, her biri beş dakikalık yürüme mesafesinde ve hepsinin ayrı bir karakteri var. Biri çok güzel, 150 yıllık bir tesis, biri çok iyi tenis kortlarına sahip, bir diğeri daha rekabetçi sporcular için farklı olanaklar sunuyor. Bu farklı spor salonlarından inanılmaz şeyler kazanabilirsiniz. Ziyaret ettiğim başka üniversitelerde, Kuzey Amerika’daki önemli üniversiteler de dahil, bizim kampüslerimizdekiler kadar iyi spor tesisleriyle karşılaşmadım. Bu, derste geçirdikleri 15 saatin dışındaki zamanlarında yaptıkları şeylerde de başarılı olmaları için bir fırsat.

Prof. Edward (Ted) Sargent Toronto Üniversitesi Uluslararası Rektör Yardımcısı ve Edulife Canada  yayın koordinatörü Türkan İBİŞ ile birlikte.

Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz? İnsanlar bilmek isteyecektir.

Harika bir seyahat oldu. 10 yıl önce ilk geldiğimde Aya Sofya’ya gitmiştim ve tabii ki olağanüstüydü. Bu kez otelimden çıktım bu arada Taksim’de kalıyoruz, yolda yürüdüm, Galata Kulesi’ne kadar geldim ve bu kez tamamen farklı bir Türkiye izlenimi edindim. Çünkü etrafta bazı turistler vardı ama aynı zamanda bu çok kalabalık caddede aileleriyle gecenin tadını çıkaran Türkler vardı; çok canlı ve gerçekten kozmopolit hissettirdi. Çok iyi bir etki bıraktı ve bir açıdan Sultanahmet veya Aya Sofya’ya gitmekten biraz farklı bir etki bıraktı, çünkü evet tarihi ve çok etkileyiciler ancak bugün üniversiteyi ziyaret etmek ve şehri görmek Toronto’yla çok ortak yanı olan bir şehir izlenimi yarattı. Toronto’da yaşayan insanların %50’si Kanada’da doğmamış. İnanılmaz derecede çeşitlilik sahibi. Dünyanın her yerinden insanları çekiyor ve çok kucaklayıcı bir yer. İstanbul’da da bunun işaretini gördüm, Toronto’da daha fazla belki ama burada da belli oluyor.

Harika! Dergimiz, EduLifeCanada hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu derginin çok iyi bir girişimcilik örneği olduğunu düşünüyorum, çok memnun oldum. Bir vizyonunuz, yaratmak istediğiniz bir şey vardı. Ve belli ki çok cazip, bir iş olarak da çok cazip ama bence daha sık bir araya getirilebilecek iki kültürel topluluğu da kendine çekiyor. Sizden kopyalarını almış olmak ve hakkında daha çok şey öğrenmek büyük bir mutluluk.

Çok teşekkürler.

Bilgi: Profesör Edward (Ted) Sargent. 1995 yılında Queen’s Üniversitesi’nden Fizik Mühendisliği lisans derecesini aldı. 1998 yılında Toronto Üniversitesi’nden Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği alanında çalışmalarını sürdürdü. 2002 yılında Yardımcı Doçent olarak atandı; 2005 yılında Profesör olarak atandı ve yakın zamanda Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik Fakültesi Araştırma Görevlisi Dekan Yardımcılığı  yaptı.

Röportaj: Türkan İBİŞ İNCE