Öğrencilerin Kanada’da çok büyük okullar arasında seçim yapma şansı var; dünyada yaşanacak en iyi şehirler arasında ilk beşe giren şehirlerde yer alan Toronto Üniversitesi,... Kanada’nın İstanbul Konsolosu Ve Kıdemli Müsteşarı Christopher Wimmer Sorularımızı Yanıtladı

Öğrencilerin Kanada’da çok büyük okullar arasında seçim yapma şansı var; dünyada yaşanacak en iyi şehirler arasında ilk beşe giren şehirlerde yer alan Toronto Üniversitesi, UBC ve McGill gibi…

Kanada’nın İstanbul Konsolosu ve Kıdemli Müsteşarı Sayın Christopher Wimmer’ı İstanbul’daki Kanada Konsolosluğu’nda ziyaret ettik. Kanada’da yaşam, eğitim, Türkiye izlenimleri ve daha fazlası üzerine konuştuk. Neşeli, dinamik ve içten biri olan Sayın Christopher Wimmer aynı zamanda Türkçe bile öğrenmeye başlamış. İşte renkli, çok yönlü kişiliğinden izler bulacağınız ve sorularımıza içtenlikle verdiği yanıtlarla röportajımız…

Arjantin, Tanzanya, İrlanda, İskoçya ve Çin gibi farklı ülkelerde çalıştıktan sonra şimdi Türkiye’desiniz. Eylül 2016’da İstanbul’un Kanada Konsolosu olarak atandınız. Bize bu kadar kapsamlı bir uluslararası kariyere sahip olmak için neler yaptığınızı anlatır mısınız?

Uluslararası bir kariyerde beni neyin çektiğini söylemek zor; yapmak istediğim bir şeydi sadece. Her zaman farklı ülkelerin kültürleri ve tarihleri beni büyülemiştir ve hayatı hep doyasıya yaşamaya çalışırım. Benim için bu sırf orada doğdun diye bütün hayatını aynı ülkede geçirmekten farklı. Benim babam da Kanada’ya İngilizce bilmeden, az parayla Avrupa’yı arkasında bırakarak gelen bir göçmendi, o yüzden sanırım karşımda hayatta istediğiniz her şeyi yapabileceğinize dair güzel bir örnek vardı. Uluslararası ekonomi, yabancı diller, tarih ve uluslararası kalkınma gibi beni uluslararası şirketler için çekici hale getirecek bölümler okudum. Yüksek lisansımı, gelişmekte olan ülkelerde çalışmak düşüncesiyle Kalkınma Ekonomisi üzerine yapmaya karar verdim. Kısa süreli sözleşmeler ve stajlarla zor ülkelerde çalışarak farklı bir gerçeklik anlayışını görmek istedim. Hiç kolay değildi ve hiçbir şey elime hazır geçmiyordu. İlk zamanlarda, uluslararası bir iş bulmaya çalışırken insanlar maillerime bile cevap vermiyordu. Bu yüzden daha fazla çalışmam, daha fazla bağlantı kurmam ya da öncelik listemde olmayan ülkelerden birine gitmem gerekiyordu. Sebat, hayatta sizi en ileri götürecek özellik. Hayallerinizden vazgeçmemek konusunda inatçı olun ama aynı zamanda çok fazla yol olduğunun ve hayallerinizin evrim geçireceğinin de farkında olun.

Kanada’nın Kıdemli Ticaret Müsteşarı ve Konsolosu olarak sorumluluklarınız neler? Türkiye’deki pozisyonunuzun zorlukları neler? Okurlarımızla paylaşmak istediğiniz, Türkiye ile ilgili unutamayacağınız bir anınız var mı?

Aslında bazı yönlerden, çok kolay bir cevabı var. Ben Kanada’nın ticari çıkarlarını temsil ediyorum. Ama bazen Kıdemli Ticaret Müsteşarı olarak benim sorumluluğumda nelerin olduğuna karar vermek zor olabiliyor, çünkü Kanada’nın ticari çıkarlarına göre potansiyel yerel ortaklarla, devletlerle ve diğer yabancılarla güçlü ilişkiler kuruyoruz. Bazen yurt dışındaki bir Kanada sanayisinin girdilerini bizim karşılamamız isteniyor. Kanada’ya doğrudan yabancı yatırım çekmek ve yurt dışında yatırım yapan Kanada şirketlerini desteklemek benim görevlerim, aksi gibi dursa bile. Kanada’nın yetenekleri ile ilgili farkındalık yaratmak, araştırma olanakları, süregiden Kanada ticaretini desteklemek, ticari anlaşmazlıkları çözmek, yeni pazarlar açmak, bağlantı kurmak, Kanada’yı temsil etmek vb. gibi.

Türkiye’yi çok seviyorum. Zengin bir tarihi, kültürü ve güzelliği var. Türkiye dünya ekonomisinin arkasındaki ana motorlardan biri, özellikle bölgesinde ayrıca her zaman toplumlar ve ekonomiler için bir buluşma noktası olmuş olması da aynı oranda etkileyici. Şu anda Türkiye’nin yaşadığı zorluklar benim işimi yapmamı zorlaştırabiliyor. Güvenlik ve istikrarsızlık sermayedarların güvenini yıpratıyor ve Kanada’dan bu bölgeye görev çekmeye çalışmak zorlaşıyor. Ama mümkün olduğu kadar şu anda bunun Avrupa ve ötesi her yerde geçerli olduğunu ve Türkiye’nin sorunlarının, onun ülke sınırlarında sona ermediğini anlatmaya çalışıyorum. Ben burada yaşıyorum ve bununla ilgili hiçbir çekincem yok. Kimsenin haberi olmayan büyük gelişmeleri duyurmak için Türkiye’nin yurt dışında daha iyi bir basına ihtiyacı var.

Türkler, aile ve çocukları sever. Dünyanın geri kalanının gezginler için bunun ne anlama geldiğini anladığını sanmıyorum. Bu hafta iş arkadaşlarımdan biri küçük çocuğuyla işe geldi. Bana Türklerin yolculuğunda ona son derece yardımcı olduklarını, hatta oğlunu kucaklarına alıp uçakta gezdirerek onu diğer güler yüzlü Türkler ile tanıştırdıklarını ve sürekli “Maşallah” dediklerini anlattı. Eski bir Amerikalı diplomat bana bir kere eğer oğlu dünyada herhangi bir alışveriş merkezinde kaybolacaksa bunun Türkiye’de olmasını tercih edeceğini, çünkü başına bir şey gelmeyeceğini bildiğini söyledi. Eski bir deyim vardır “bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir” diye. Türkiye bunu unutmamış.

Toronto Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunusunuz ve yüksek lisansınızı Dalhousie Üniversitesi’nde yaptınız. Sizce Kanada’da aldığınız eğitim sizi kariyerinize iyi bir şekilde hazırladı mı?

Evet, Kanada’nın eğitimi beni birçok yönden kariyerime hazırladı. İlk olarak, Kanada’da üniversiteler dünyadaki en iyi eğitimlerden birine sahip, birçok okulumuz uluslararası sıralamada en üstlerde yer alıyor. Ama okuduğunuz yerin ortamı da çok önemli. Dünyanın birçok yerinden gelen öğrencilerimiz var ve farklı kültürlerle ve düşünce tarzlarıyla etkileşim kurmak benim şu an uluslararası ticaret ve diplomasi yüklediğim kapasiteme çok şey kattı. Öğrencilerin Kanada’da çok büyük okullar arasında seçim yapma şansı var; dünyada yaşanacak en iyi şehirler arasında ilk beşe giren şehirlerde yer alan Toronto Üniversitesi, UBC ve McGill gibi. Ya da orta büyüklükteki şehirlerde çok kaliteli okullara başvurabilirler; Kingston (Queens), Dalhousie (Halifax) ya da Calgary Üniversitesi (Calgary) gibi. Küçük şehirlerde ve daha kırsal alanlarda da okullar var ve en çok bunların içinde okul ruhu güçlüdür çünkü toplam popülasyonun çok büyük bir yüzdesini üniversite ya da kolej topluluğu oluşturur. Bazen büyük şehirlerdeki üniversiteler üniversite arkadaşlıklarından biraz geri kalıyorlar çünkü şehir hayatı insanları farklı yerlere savuruyor. Bir de büyük okullar daha büyük, daha rekabetçi ve daha zor olabiliyor. Ben Kanada’nın en büyük ve muhtemelen en prestijli üniversitesine gittim. Kanada’nın diğer okullarına kıyasla hem avantajları hem de dezavantajları vardı. İzmir’de ve İstanbul’da yaşamanın arasındaki fark gibi. İkisi de farklı sebeplerden dolayı çok iyi. Bir öğrencinin kendisine sorması gereken soru nasıl bir tecrübe istediği ve hayatının ne kadarlık bir kısmını okula adamak istediği. Okula sadece dersler için gidip, şehir hayatının tadını mı tercih eder ya da hayatın ve eğitimin okul ve diğer öğrenciler etrafında döndüğü bir topluluğun parçası olmayı mı?

Kanada’nın iki resmi dili olan İngilizce ve Fransızcaya ek olarak İspanyolcaya hakimsiniz ve şimdi de biraz Çince, Svahilice ve Türkçe öğreniyorsunuz. Şu an İngilizcesini ilerletmek isteyen Türkler arasında Kanada çok popüler. İngilizce ve Fransızca öğrenmek isteyen biri için Kanada’da okumayı tavsiye eder misiniz?

Evet, Kanada yabancı dil öğrenmek için harika bir yer. Kanada İngilizcesinin çok nötr bir tonunun olduğu ve böylece dili öğrendiğiniz yere göre güçlü bir aksan geliştirmeyeceğiniz söylenir. İnsanlar çok arkadaş canlısı ve samimidir böylece çok fazla konuşma alıştırması yapabilirsiniz. Kanada’da çok kültürlü bir toplum vardır. Biz her aksandan ve dil seviyesinden insanlarla iletişim kurmaya alışığız. Anadili İngilizce veya Fransızca olmayan biriyle konuşmak bize ilginç gelir, Kanadalılar mütevazilerdir ve dil öğrenmek isteyenlere yardımcı olurlar. Kanada’nın herhangi bir yerinde İngilizce veya Fransızca öğrenebilirsiniz. Fransızcayı Fransızca konuşan bir yörede ya da İngilizceyi Montreal’de öğrenmenize gerek yok. Tabii ki öğrencilere yabancı dili konuşma pratiği yapabilecekleri bir yerde öğrenmelerini tavsiye ederim, ama demek istediğim sadece bunun kesinlikle gerekli olmadığı, mesela eğer Vancouver’da yaşamayı ve Fransızca öğrenmeyi kafaya koyduysanız bu mümkün. Fransızca ve İngilizce bizim resmi dilimiz olduğu için bu dillerle ilgili Kanada’da her yerde fazlaca izahat ve iki dili de konuşan insan bulursunuz. Ama bana soracak olursanız, eğer gerçekten bir dili kolayca öğrenmek istiyorsanız etrafınızı sadece o dili konuşabilen insanlarla çevreleyin. İhtiyaç buluşun anasıdır.

Bize Kanada ekonomisi ve iki ülke arasındaki fırsatlardan söz eder misiniz?

Çok fazla alan var ama size birkaç örnek vereyim. Önümüzdeki 5-10 yıl için Kanada ve Türkiye sağlık, enerji, ulaşım ve altyapı sektörlerinde büyük yatırımlar yapıyor. Hem iki ülkeden birinde beraber çalışabilir hem de üçüncü ülkelerde ortak olup inşaattaki gücümüzü birleştirebiliriz böylece mühendislik ve tasarımda rakipsiz olabiliriz.

Tarım da Kanada ve Türkiye’nin beraber çalışabileceği alanlardan biri. Kanada’da çok fazla çiftlik hayvanı ve gerekli genetik sektörü var, Türkiye ise çiftlik hayvan sürülerini yerel ve yabancı taleplerden dolayı büyütmeyi hede iyor.

Şehirleri daha yaşanabilir ve hizmeti daha ulaşılabilir kılan, bizim refahımızı arttıran gelecek nesil teknolojisi gündemimizde olmalı. Araştırma ve yenileştirmenin bizim hayatımızı iyileştirmesi yönünde hareket etmesi lazım. Arabaların daha hızlı gitmesine gerek yok, bizim herkes için ulaşılabilir, etkili ve temiz ulaşıma ihtiyacımız var.

Siz aynı zamanda bir müzisyensiniz; müzik sevginizden biraz bahseder misiniz? Sizce Kanada müzik kariyeri düşünen öğrenciler için doğru bir seçim mi?

Kanada’dan birçok ünlü müzisyen çıktı, Drake’ten The Weeknd’e, Neil Young’a, Joni Mitchell’a, Arcade Fire’a ve Micheal Buble’ye kadar- artık hangi tür seviyorsanız, bugünlerde en üsttekilere yakın bir yerlerde bir Kanadalı şarkıcı vardır. Popta Justin Bieber, Countryde Shania Twain, Hip Hopta Drake ve The Weekend, Adult Contemporaryde ise Celine Dion vb. Benim en sevdiğim Kanada’lı müzisyenler genelde dünyada çok ünlü değiller, o yüzden Kanada’da okursanız onları duyma ihtimaliniz daha yüksek (gülüyor).

Ama sadece kayıt satışlarından daha fazlası olarak Kanada’nın şehirlerinde Toronto’daki gece kulüplerinden Montreal Jazz Festivaline kadar değişen, raggeaden socaya kadar farklılık gösteren enerjik bir müzik sahnesi vardır. Bizim düzenli olarak dünya müzik festivallerimiz olur ve bu festivallerde dünyada az tanınan yeni tarzlar keşfedebilirsiniz. Doğu yakasının kendine has, geleneksel, keltik geleneğini rock ve diğer etkilerle harmanlayan bir müzik tarzı vardır.

Ben çocukluğumdan beri müziği çok severim, ama aslında üniversiteye başladığımda gerçekten bir müzisyen oldum. Hediye bir mızıka ve küçük bir taverna ile başlayarak bir hayale dönüşen uzun bir hikâye bu, bir müzik grubunda solist olmamla ve o hayat tarzını ve saç modelini daha sabah dokuz akşam beş bir iş için bırakmamla da devam etti. Hala arada bir elime gitar alır, birkaç şarkı söylerim. Devam etmek istediğim bir şey, ama aynı zamanda sizi asla tamamen bırakmayan bir şey. Müzik hepimizin içinde olan bir sihir. Bazıları onu kullanmakta daha iyidir, ama duyduğumuzda hepimiz onu hissederiz. Ben çoğu kişinin bir şey çalabildiği veya güzel şarkı söyleyebildiği çok müzikal bir aileden geliyorum. Ama Toronto’da Mick Jagger’la bir partiye gittim, Lenny Kravitzle bilardo oynadım ve Joni Mitchell’la çay içtim. Ama bunların yetenekten çok şansla ilgisi var.

EduLife Kanada ekibi olarak, bizim misyonumuz ülkemize Kanada’yı daha çok eğitim alanında, aynı zamanda sosyo- kültürel açıdan tanıtmak. Dergimizle ilgili kirlerinizi belirtebilir misiniz?

Ekibinizle beraber Kanada’daki eğitimi teşvik etmeyi seçmeniz beni mutlu ediyor. Git gide daha fazla Türk öğrenci Kanada’ya başvuruyor ve tabii ki onları hoş karşılıyoruz. Ben derginizin parlak geleceğinin Türk öğrencilerin katma değerlerine odaklanmaktan geçtiğine inanıyorum.

Röportaj: Türkan İBİŞ İNCE

EduLife Canada Magazine